Paris'i tek bir cümleyle anlatmak gerekirse sanırım aşkın şehri demek en doğrusu olurdu. Paris'e gitmeden önce kafamda canlanan Paris tanımı hep bu şekildeydi. Geçen yaz çok uzun süredir gezip görme hayalini kurduğum Paris'e nihayet gitme fırsatı bulduktan sonra bu şehrin bundan çok daha fazlası olduğuna karar verdim. Paris aynı zamanda sanatın, mimarinin, doğa güzelliğinin, modanın, cafe ve restoranların şehri. Görkemli binaları, restoranların doldurduğu köşeleri, kocaman ve gösterişli bahçeleri, lüks markalarla dolu sokakları ve her biri ayrı bir sanat eseri niteliğindeki köprüleriyle her yandan sizi şaşırtmayı başarıyor Paris.
Probably the best definition for Paris would be 'the city of love'. I always imagined Paris like this before I went there. However I realized that Paris is just more than this when I finally got the chance to visit here. It's also the city of art, architecture, natural beauties, fashion, cafes and restaurants. Paris manages to surprise you with its magnificant buildings, the restaurants at every corners, tremendous gardens, the streets full of luxury brands and the bridges which look like work of art.
